1-3 Aralık tarihlerinde ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’ ‘Meslekî Eğitimin Geliştirilmesi’ ve ‘Öğretmenlerin Meslekî Gelişimi’ ana temalarıyla gerçekleşecek 20. Millî Eğitim Şûrası, Türkiye’nin 2023 hedeflerine yaklaştığı fakat dünyanın kovid-19 salgın sürecinin de olumsuz etkisiyle adeta türbülansa girdiği dönemde son derece isabetli olmuştur.
Eğitimden ulaşıma, sağlıktan ekonomiye kadar hayatı olumsuz etkileyen, tıkayan zorlu salgın sürecinin şûra kararının alınmasında etkili olduğu açıktır. Bu süre içinde eğitim sistemimiz yeni sorunlarla karşılaşmış, yeni tecrübeler edinmiş, yeni anlayış ve paradigmaları hayata geçirerek her bakımdan yenilenme gereği hasıl olmuştur. Dijital imkânlar ve internet erişim teknolojileri başta olmak üzere eğitimin araç, yöntem, hedef ve şartları ile birlikte bilgi, bilgiye erişim, bilgiyi üretme ve paylaşma faaliyeti de hem biçim hem içerik olarak değişmiştir.
Değişim, dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Değişim ve dönüşümü zamanında, tüm esasları ve boyutlarıyla fark edemeyip gelecek tasarımlarını ona göre hayata aktaramayanlar medeniyet yarışında arkada kalacaklardır. Özetle, dünya ve toplum nitelik ve nicelik olarak değişmektedir. Karar, temenni, tasarı ve kurgusuyla millî eğitimin temel politikalarının oluştuğu en yüksek platform olan şûrayı da zaten bu bilinç ve ihtiyaca istinaden toplama gereğinin duyulduğuna inanıyoruz.
Hayatın her alanına konan mesafeler ve mesafeli hayatlar sebebiyle millî eğitimde, belki bütün eğitim sistemlerinde son zamanlarda fizikî kopmalar, zayıflamalar olmuştur. Bu zafiyetin olumsuz etkileri kaliteli ve nitelikli eğitimde arzulanmayan sonuçlar doğurmuştur. Bu vesileyle yitirdiklerimizin, bulmak zorunda olduğumuz güzelliklerimiz olduğunu ve onların varlığımıza ne eşsiz değerler kattığını anlamış olduk. Yüz yüze eğitimle birlikte eğitimde erişimin, erişilebilirliğin öz ve biçim itibarıyla öğrenmede esas olduğunu zorunlu mahrumiyetlerle tecrübe ettik ama eğitimin bundan da evvel ve bundan başka, en önemli esası ise eğitimin ruhu ve felsefesidir.
Tutun ki, bu yaşadığımız olumsuzlukların hiçbiri vuku bulmadı. Fiziki imkânlar, nesnel şart ve araçlar noktasında sıkıntı yok, erişimde de bir engel gözükmüyor, ancak eğitim düzeniniz ruhtan, kültür ve felsefeden yoksun. Orada eğitim, hedef kitlesi olan gençliğe bir duygu, bir ruh, bir ufuk, ideal yükleyemez.
Amaçsız, idealsiz, aidiyet duygusu olmayan insanlarla geleceği inşa edemezsiniz. İstiklal, istikbal, özgürlük, millî irade, ahlak, erdem gibi kavramlar onlar için bir mana ifade etmez. Maddenin ve makinenin buyruğu altında yaşamaktan başka fonksiyonu olmayan bu nesillerle birlikte toplumun geleceği uçuruma yuvarlanır. Nitekim bütün modern imkân ve teknolojik kabiliyetlerine rağmen bugün, birçok Batılı ülkenin yaşadığı sıkıntının tabanında bu hazin realite vardır. Benlik ve kimliklerini erdemlerle doldurup tezyin edemeyen materyalist eğitim, insanların amaçsız, çaresiz ve çoğu zaman çılgın savruluşlarının önünü alamamaktadır. Bugün insanlık bu yönde verilen bir eğitimin sebep olduğu küresel ölçekte tehlikeli boyutlara ulaşan sıkıntıların ağır toplumsal maliyetlerine katlanmak zorunda kalmıştır.
Cinnet ve cinayetlere varan bireysel ve kitlesel ölçekteki korkunç trajediler, pozitivizm ve inançsızlığa dayalı insan ve hayat anlayışını yeniden ve çok esaslı gözden geçirmeyi mecburiyete dönüştürmüştür. Batılılaşmanın bu efsunlu ve zehirli dünyasında aklımızı, ruhumuzu, değerlerimizi daha fazla kaybetmeden esaslı bir silkinişle en başta insan olarak bizi var ve anlamlı kılan ontolojik değerlerimize, sonra kültür, irfan ve medeniyet kaynaklarımıza dönmemiz, istiklal ve istikbalimiz için mecburiyettir. Aksi hâlde materyalist eğitim felsefe ve paradigmalarıyla ne kazanacağımız bir yana, evvela insanı, insanlığımızı kaybetmekteyiz.
Bu amaçla, 20. Millî Eğitim Şûrası’nda eğitim ruh ve felsefesini öne alan bir hassasiyet bütün tema ve konuların hareket noktası olmalıdır. Çünkü eğitimin ilk ve en temel amacı insan ve medeniyet değerlerine saygılı, erdemli, ahlaklı, düşünceli, yaratıcı, becerikli, yetenekli gençler yetiştirmektir.
Kendimiz olarak, kendimiz kalarak başaracaksak, eğitimin mutlaka varlık ve irfan köklerinden beslenen, sonra dönüp o kökleri besleyen bir felsefesinin olması zorundadır. Bu hassasiyeti gözeten bir eğitim düzeni, ülkemizin ve milletimizin geleceğinde hayati öneme sahip olacaktır. Esasen insan, hayat ve ahlak eksenli yeni bir eğitim düzenine sadece bizim değil, bütün yeryüzünün ihtiyacı vardır.
İnsanı değerli, verimli, başarılı kılmayı amaçlayan her çabamızın sınırlarımızı da aşan etkiyle evvela kendi gönül coğrafyamızda da karşılık bulacağı kesindir. Bütün bir insanlığın yok oluş çığlığına çare olacak köklü arayış, anlayış modeller bu topraklardan çıkabilir, çıkmalıdır. Tarihsel ve kültürel potansiyelimiz de kapasitemiz de buna uygundur.
20. Millî Eğitim Şûrası’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
DEPREM - 7. OLAĞAN GENEL KURUL - 45.000 ÖĞRETMEN ATAMASI
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ